Sikladlar ( 5 - 15 Ağustos 2024)
Günümüzün teknik olanakları, Atina'yı İonya kolonilerine bağlayan Sikladlar
olarak adlandırılan bu adalar grubu arasında, antik dönemdeki epik
yolculukları tekrarlamak için elverişli bir ortam yaratmıyor haliyle. Bu
adalar, başta Atina ile Girit, Samos, Rodos ve Sakız gibi diğer büyük Yunan adaları arasında vızır vızır işeyen bir feribot ağıyla
birbirlerine ve anakaraya sıkıca bağlanmış durumdalar. Bu feribot ağının
güzergahları da seyahat güzergahınızın şekillenmesinde en önemli rolü
üstleniyor. Feribotlar standart Avrupa ülkelerinde alışık olduğunuz
tarzda dakiklik ve düzenden çok, doğu Akdeniz'e özgü daha gevşek ve "esnek"
tarifelere göre hareket etseler de, sayısız adayı görebilmeniz için en iyi alternatifi sundukları yadsınamaz bir gerçek.
Sikladlar ana hattı ile antik Yunanlıların özel bir kutsiyet atfettiği
Delos adasının etrafını çevreleyen ve aralarında dünyaca ünlü Mykonos ve
Santorini'nin de bulunduğu 33 adedinde yerleşim yeri olan -Wikipedia'ya göre- yaklaşık 2200 adet ada, adacık ve kayalıktan oluşuyor. "Siklad" ismi de
zaten çevreleyen (dairesel) anlamına geliyor. Takımadaların MÖ 4000'lere uzanan tarihçelerindeki ilk bilinen yerleşimcileri Karyalılar. Herodot'un anlatılarına göre
Girit'in Minos uygarlığının üstünlüğünü kabul etselerde de bağımsızlıklarını
koruyarak vergi ödemeyi reddettiklerinden sadece Minos gemilerine denizciler vermekle yetinirlermiş. Kahramanlıklarıyla ünlü Karyalılardan beri, sert hava koşullarıyla tahmin
edilemez Siklad sularının en önemli "ürününün" -dünden bugüne- iyi denizciler
yetiştirmek olduğu anlaşılıyor. Karyalılar sonrası adalar, Dorların ve en sonunda da İonyalıların egemenliğine girmiş. İonyalılar da
adaların antik dönemdeki merkezi Delos'u kutsal bir ibadet alanı haline
getirmişler. 1537-38 yıllarında Preveze savaşı ile beraber Barbaros
Hayrettin tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanan adalar, 1830 yılında
Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla tekrarYunanistan'a
geçmiş. Şaraba düşkünlüğü ile bilinen III.Selim'in bu adalardan gelecek
şarabı, Kıbrıs'tan getirilenlerle beraber garantiye almak için bir seferad olan ve himayesine aldığı Joseph Nasi'ye hediye ettiği biliniyor.
İspanya'dan sürülen bir banker ailenin temsilcisi olan Nasi, ayak basmamış
olsa da bir dönem adaları uzaktan "yönetmiş".
Sikladlara Türkiye'den ulaşmanın en kolay yolu Kuşadası ya da Sığacık'tan
kalkan ferbiotlar ile Samos'a geçmek ve oradan da adalararası işleyen diğer
feribotlarları kullanmak. Samos'a geçerken Kuşadası'nın keşmekeşine girmek
istemeyenler için Sığacık daha rahat bir alternatif sunuyor. Samos'a sabah
saatlerinde varacağınız için bu adayı atlamak ya da dönüşe bırakmak
isterseniz akşamüstü bir diğer bir feribotla doğrudan Mykanos'a da
ulaşabilirsiniz. Yunan adaları için en pratik feribot rotaları ve
seferlerini Ferryhopper
aplikasyonunu kullanarak edinmek mümkün. Aplikasyon tüm rota ve seferler
için bilet satışı yapsa da, karar verdikten sonra seferi yapacak
feribot firmasının web sitesinden fiyat kontrolü yapmayı unutmayın. Bu
yazının konusu olan rota aşağıda verilmiştir.
Samos (Sisam)
3 Ağustos
Batı biliminin Miletli Thales ile doğduğu topraklardan, Batı felsefesinin
Samoslu Pythagoras ile doğduğu coğrafyaya doğru yolculuğumuz, feribotumuza eksik belgeleri nedeniyle ,Kuşadası liman başkanlığı çıkış izni
vermeyince , iki saatlik bir gecikmeyle başlayabiliyor. Samos'un
batı kıyısındaki Vathy limanından başlayan yolculuğumuza, aynı gün adanın doğusundaki
Karlovasi limanından Mykonos'a geçerek devam edeceğiz. Bunun için limana yaklaşık 15
dakika yürüyüş mesafesindeki merkez otobüs terminalinden binilecek bir otobüsle
Karlovasi'ye 45 dakikada ulaşılabiliyor. Otobüslerin önceden sezonluk
tarifesini
indirirseniz zamanınızı daha verimli değerlendirmiş olursunuz. Adanın daracık
yollarında koca otobüslerle karşılaşınca Büyük Ada'daki "azman" minibüs
direnişinin ne kadar haklı olduğunu anlıyorsunuz. Bu koca otobüslerin
hemen gördüğümüz tüm Yunan adalarında yoğun şekilde kullanıldıklarına ve birçok
yerde trafiği felç edişine daha sonra da şahit olmaya devam edeceğiz.
Antik dünyadan günümüze bağları ve şarapları ile ün salmış olan Samos'un tek
ünlüsü Pythagoras da değil. Kopernik'ten neredeyse 2000 yıl önce güneş
merkezli gezegenler sistemi teorisini ortaya atmış Aristarchus da bu adada
yetişmiş. İonya kolonilerinden Milet'le hemen her alanda girişilen rekabet, bilim ve felsefede öne çıksa da, Samos Mısır, Anadolu, Karadeniz ve Atina
arasındaki tüm ticaret rotalarının birleşim noktasında yer aldığından tarih
boyu önemini ve zenginliğini korumayı ticaret yolu ile de başarmış. Samos'un tarihi de -hemen tüm
Sikladlar gibi- MÖ 5.yüzyıl başındaki Pers işgali süreciyle şekillenmiş. Her
ne kadar Pers işgalinin başlangıcında bağlı oldukları İonya ittifakına katkı
sağlamamakla suçlanmış olsalar da, özellikle daha sonra değineceğimiz
Delos ittifikanın Perslere karşı başlattığı saldırıya (MÖ 479) önemli bir
katkı sağlamışlar. Milet'le olan rekabetin başlangıçta Perslilerle neredeyse
ortak hareket etmeye gidecek boyutta olduğu anlaşılıyor.
Vathy ve Karlovasi tipik liman yapılanmalarına sahipken, Samos'ta gerçek Yunan
adası dokusu Pythagorio'da ortaya çıkıyor. Zaten adanın en önemli turistik
merkezi de güzel pilajlara yakınlığı nedeniyle burası. Bu küçük kasabanın
çeşitli yerlerinde antik dünyanın kalıntılarına sıkça rastlayabiliyorsunuz. Adada
kalmayı düşünenler için ilk alternatif de eğlence ve yeme-içme hayatının
hareketliliğiyle Pythagorio oluyor. Adanın oldukça işlek havaalanının da bu
kasabaya birkaç kilometre mesafede olduğunu eklemek gerek. Eski limanında Pythagoras'ın ünlü teoremine
atfen yapılmış heykeli görmeniz mümkün.
Mykonos
4-5Ağustos
Sikladların Santorini ile birlikte en ünlü iki adasından birisi "Rüzgarlar Adası" olarak da bilinen Mykonos'a, Samos'tan 5 saate yaklaşan bir feribot yolculuğu
ile akşamın ilerleleyen saatlerinde ulaşıyoruz. Feribot yolculuğu için en
uygun biletler deck-lounge denilen güverte alanı için satılıyor. Hava iyiyse, üst
güvertedeki oturma alanlarında -kendi temizliğinizi yaparak- deniz havası alıp seyahat etmeniz mümkün.
Kapalı alanlardaki koltuklara oturduğunuzda nadir de olsa birilerinin gelip
oturduğunuz numaranın kendilerine ait olduğunu iddia etmeleri de söz konusu
olabiliyor. Özellikle gece hayatı ile meşhur Mykonos gibi adalara
gidiş-gelişlerde, feribotların koridorlarında uyku tulumları içinde yatan,
kağıt oyunları oynayan, ya da sadece sızmış gençlerin üzerine basmamaya
dikkat ederek hareket etmeniz şart. Büyük çantaların feribotun girişindeki depo
bölümlerine bırakılması isteniyor. Bu şekilde oldukça büyük olan gemilerde
hareket özgürlüğü kazansanız da, özellikle çok duraklı ve iniş-binişli
seferlerde bu depolara kimin ne bıraktığını ve çıkarken neyi aldığını takip
etmeniz mümkün gözükmüyor. Hava serin ve rüzgarlı olduğunda kapalı
bölümlerde -herhalde Türk turist yoğunluğundan olsa gerek- özellikle
Anadolu'nun kendilerince işgal edildiği I.dünya Savaşı sonrası dönemine ait
belgeselleri izleyerek yolculuk yapabilirsiniz. Akdenizli sıcaklığından olsa
gerek, Yunanlılar telefonlarıyla beraber pek kulaklık kullanmayı
sevmiyorlar; herkes tüm yol boyu birbirinin zevklerinin ne olduğunu iyice
deneyimleyebiliyor. Bazen bu kakafoniye İtalyan turistler de bluetooth hoparlörlerden dinledikleri müziklerle eşlik etme ve bizleri "şenlendirme"
şansı da buluyorlar.
Feribotlar ve dev cruise gemileri Mykonos'un yeni liman adı verilen bölgesine demirliyorlar. Yeni limandan "old town" ve eski limanın olduğu
kent merkezine küçük deniz otobüsleri ile ulaşım mümkün. Aradaki mesafe
sadece 2 km olsa bile kaldırım olmayan ve yine maalesef dev
otobüslerin işlediği karayolundan oraya ulaşmaya çalışmak son derece riskli. Deniz
otobüslerini işleten esnafın, bu karayolunun kıyısına bir yaya yolu
yapılmasını özellikle engelledikleri gibi bir hisse kapılmıyor değil insan
haliyle. Son derece yüksek fiyatlarla gecelenen adanın Chora'sı yerine, daha
makul olan yeni liman çevresinde konaklayacak olanlar, bu deniz otobüsü
seferlerine bağımlı kalacaklarını hesaplamalılar, karayolundan gitmeyi
deneyecek kadar canlarından bezmedilerse ya da bizim gibi son
deniz otobüsünü kaçırdıklarında mecbur kalmazlarsa tabii ki.
Mykonos'ta Günbatımı |
Yeri gelmişken şu "Chora" neyin nesidir biraz açmak gerek. Antik dönemde
"Chora" şehir devletlerinde "Polis" yani bir yönetim birimi olan ana kentin dışında, yine kentin tarım ve
hayvancılıkla ilgili tedariğini sağlayan hemen çevresindeki "hinterland"e
verilen isimken, bugün adalarda adanın genel ismi kent merkezi ile aynı adı
taşıdığında tam olarak nereden bahsedildiğini belirtmek için kullanılmaya
başlamış. Yani antik dönemde "çevresindeki alan"ı betimleyen tanım, bugün -en azından adalar özelinde- "merkez"i belirtir olmuş. Bu haliyle hemen her Yunan adasının merkezini
belirten bir Chora mevcut; Samos hariç. Samos'taki Chora eski dönemlerdeki
gibi ana merkezin kıyısında kalan bir köyün adı halen. Bu şekli ile tarihsel
üretim ilişkileri çatışmasını simgeleyen "chora - polis" ya da "kent -taşra"
ayrımına ada yerleşimlerinde rastlanılmadığı söylenebilir. Adaların boyutları,
bu ayrışmanın sınırlarını çizmeye izin vermeyecek kadar küçük anlaşılan.
Rüzgarlar Adası |
Hemen her adımı, hatıralık, giyim kuşam, süs eşyaları, sanat ürünleri satan
rengarenk dükkanlarla bezenmiş ve pek çok yerinde standart bir ortaçağ atlı arabasının bile geçemeyeceği daracık sokaklar arasında kaybolmanız işten değil.
Yine de sonuçta sürekli aşağıya doğru yönlenirseniz tüm sokaklar sizi bir
şekilde eski limana çıkaracaktır. Şehir de sularını bu en kolay yol üzerinden boşaltıyor zaten. Neredeyse üç yüz yıl Osmanlı hakimiyetine
kalmış adada, o dönemin izlerini taşıyan bir esere rastlamak mümkün olmuyor.
Kasten mi ortadan kaldırılmış yoksa Osmanlı için önemsiz olduğundan tamamen
otonomiye mi bırakılmış nedenini bilmek zor. Yine de özgün Akdenizli tarih dokusunun korunmuşluğu, 70'ler ve ve 80'lerde Mykonos'u Amerikalı ve Avrupalı
jet sosyetenin buluşma noktası haline getirmiş; yine o zamanlar ünlenen
çıplaklar plajları ile beraber tabii ki. Chora'nın içinde denize girmek tüm
kıyıyı kaplayan restoranlar nedeniyle -aynen Bodrum'da olduğu gibi-
neredeyse imkansız. Ünlü plajlara otobüs terminalinden kalkan büyük
otobüslerle gitmeye çalışabilirsiniz; dar yollarda sıkışma riskini göze alırsanız.
Pek çoğu "party beach" olan bu plajlarda kişibaşı günlük 30 - 40 Euro'lara
bir şezlong edinebilirsiniz; eğer en ön sıraya gözünüzü dikmezseniz. Bu
fiyatlara rağmen, su sıkıntısı nedeniyle plajların büyük bölümünde duş
almanız ise hayli zor olacaktır.
Delos
5 Ağustos
Mykonos'taki son günümüzü Sikladların merkezi kabul edilen "kutsal" Delos
antik kentine ayırıyoruz. Eski limandan yaklaşık 45 dakika süren bir tekne
yolculuğu ile ulaşılıyor antik kente. Adanın tamamı sit alanı olduğundan
yerleşime kapalı ve giriş de ücretli. Biletinizle antik kenti ve içindeki
müzeyi gezebiliyorsunuz.
Delos yanaşma yeri ve antik kent girişi |
MÖ 11. yüzyılla beraber adanın ilk sakinleri olan Karyalıları süren İyonyalılar,
mitolojilerinde bu adayı Apollon ve Artemis'in doğum yeri olarak kabul
ettiklerinden önemli bir dini merkez haline getirmişler. Adada bugün Apollon için denizden bile görülebilecek büyüklükte 9 metere yükseliğinde ve
6.yüzyılda inşa edilmiş dev "collosus"un kalıntılarını görmek mümkün.
Plutarch'ın anlatısına göre bu heykel, üzerine devrilen bir bronz palmiye
ağacı nedeniyle yıkılmış. Daha sonra Naxos'lularca restore edilen heykelin
üzerine "Naxoslulardan Apollo'ya" ibaresi düşülmüş. 1416'da Floransalı Fiorentine
Cristoforo Buondelmonti, yıkıkılan dev heykeli bin kadar adamı ve gemilere
bağladığı halatlar yardımı ile kaldırmaya çalışsa da başarılı olamamış. 1675'te
heykelin başı bir İngiliz kaptan ya da Tinos'un Venedikli valisi tarafından
kesildikten sonra izine rastlanmamış. Heykelin antik dünyadaki şekli
hakkında bilinenler 1445 yılında yapılan bir skeçe dayanıyor.
Adada rastlayacağınız dikkate değer diğer eserler arasında Atina tiranı
Peisistratus ya da oğullarınca MÖ 6.yüzyılda inşa edilmiş en eski Apollo
tapınağı olan Poros Tapınağı (adı inşa edildiği bir tür yumuşak kireç
taşı olan proros taşından geliyor) ve MÖ 3.yüzyılda İtalyanların adaya
yerleşmesi ile oluşan son derece gösterişli İtalyan Agorası da bulunuyor.
İtalyanların büyük bölümü güney İtalya ve Sciliya'dan göç etmiş banker ve
tüccar sınıftan geliyormuş. Kentteki yer döşemeleri mozaik işlemelerle kaplı
evleri arasından geçerek antik tiyatrosuna ulaşabilirsiniz. MÖ üçüncü
yüzyıla tarihlenen 6500 kişi kapasiteli tiyatronun inşa edildiği dönemde
etrafı evler ile sarılı değilmiş. Hayatın ilerleyen dönemlerde tiyatro
çevresinde geliştiği anlaşılmakta.
Ancak açık alanda görülmeden geçilmemesi gereken en önemli eser Naxos
Aslanları ile süslenmiş Apollo Sunağına çıkan yoldur sanırım. Bu yolda
göreceğiniz aslanlar özgün eserlerin replikaları ama özgün eserler de hemen
yanı başınızdaki kapalı müze alanında sergilenmeye devam ediyor. Aslanlar,
kuzeydeki limandan hac için gelip sunağa yönelenen ve büyük olasılıkla da
hayatlarında hiç aslan görmemiş hacı adaylarını etkileyecek şekilde
dizilmişler. Arka ayakları üzerinde ağızları açık kükrercesine dikilen
aslanlar, sunağı sonsuza kadar koruyacaklarını göstermek ister gibiler. Yine de
MS birinci yüzyılda yaşanan yıkımdan nasiplerini almışlar ve bazıları o
dönemde inşa edilen lüks villarlarda yapı taşı olarak bile kullanılmış. 1716 yılında
adayı ziyaret eden Venedikliler, kafası kopmuş bir aslanı Aziz Markos'un
aslanına benzediği için Venedik'e götürmüşler ve -Yunanlıların iddiasına göre eşi görülmedik kadar kötü bir kafa ekleyerek- halen sergilendiği cephanelik önüne yerleştirmişler.
Teşhirci (Delos Müzesi) |
Sıcak havadan bunalıp da Delos'un göz alıcı plajlarında güneşlenmeye sonrasında da serin Akdeniz sularında serinlemeye çalışMAyın. Çıplaklık tanrılara saygısızılık olarak addedildiğinden sert bir uyarı ile karşılabilirsiniz. Yanıbaşında çıplaklar plajı olan ve yukarıdaki gibi teşhirci sakinleri ile ünlü bir yer için sıradışı bir uygulama olsa gerek.
Delos İttifakı
Tam yerine gelmişken MÖ beşinci yüzyıldaki Pers-Yunan savaşlarında ve sonrasında tarihin şekillenmesinde önemli yer tutan Delos İttifakına (Delian League) kısaca değinmek gerekli. MÖ beşinci yüzyıl öncesi Batı Anadolu'daki İonya kolonilerini egemenlik altına almaya çalışan Persler, bu kolonilerin tek adamları olan tiranlarını "besleme" yoluyla istediklerini kolay yoldan elde etmeye başlamışlar. Tiranların bu şekilde yolsuzluklarla zenginleşmesi nedeniyle bir müddet sonrası başta Milet olmak üzere kolonilerde huzursuzluk göstermeye başlamış ve tiranlardan kurtulan halklar demokrasi adı verdikleri yeni bir yönetim sistemini seçmeye başlayarak Perslere karşı ayaklanmaları başlatmışlar. İonya ayaklanması o kadar büyümüş ki, Ahamenişlerin baş şehri Sardis (bugün Sart) bile bu ayaklanma neiticesinde yakılmış.
Delos İttifakı (sarı ile /Wikipedia) |
Durumun kötüye gideceğini anlayan imparator Büyük Darius, ayaklanmaları bastırmak için İonya kent devletlerine karşı büyük bir savaş başlatıp (MÖ 499), sonra da sadece batı Anadolu kıyıları ile yetinmeyip cepheyi Yunanistan'ın içlerine kadar büyütünce doğrudan Atina ile karşı karşıya gelmiş. 490 yılındaki Maraton Savaşı Atina'nın zaferi ile sonuçlandıktan sonra hayatını kaybetmiş. Babası Darius'un intikamını almak için tahta geçen oğlu Serhas, ikinci bir sefer başlatıp 479'da Atina'yı yakınca, Atina tüm ada ve İonya kentlerini Delos Adasında toplanan bir kongre yoluyla birleşik bir ittifak haline getirerek İttifakın tüm gücüyle oluşturulan donanma, Serhas'ın donanmasını takip edip Samos açıklarında 478 yılında yok etmiş. Delos İttifakının hazinesi bile Delos adasında Apollon'un korumasında bırakılırmış. Bu başarı, başlangıçta eşitler arasındaki ittifakın lideri olan Atina'yı giderek imparatorluğa dönüştürmeye başlamış. Bu imparatorluk haline gelme süreci, Yunanistan'ın karadaki en büyük gücü Sparta tarafından tehdit olarak algılandığından, beşinci yüzyılın son bölümünde 30 yılı aşkın süren bir iç savaş sonucunda Atina'nın yıkılması ile son bulacaktır. Üçüncü yüzyılın başında yaşamış Platon'un, ünlü yönetim döngüsü olan tiranlık-oligarşi-demokrasi-imparatorluk-tiranlık dönüşümleri aslında bu yüz yıllık tez-antitez-sentez süreçlerinin bir özetidir.
Sifnos
6-8 Ağustos
Delos dönüşünde aynı anda beş-altı cruise gemisinden boşalan turistlerle istila edilen Chora'da son bir gece geçirdikten sonra Sikladların artık daha sakin adalarına doğru yola çıkmak üzere hazırlanıyoruz. Adalararası feribot seferleri hem çok sık ve genelde de makul fiyatlı olmasına
rağmen, bazen sezon bazen de çıkış yaptığınız adada ululslararası bir
havalimanın olup olmadığına bağlı olarak ortalamalardan ciddi sapmalara rastlanabiliyor. Pek çok feribot seferi adalarda yaşayanlar için sübvanse
edildiğinden aynı mesafeyi kişibaşı 7 Euro'ya da, 120 Euro'ya da katetmeniz
mümkün. Bu nedenle seyahatinizi planlarken uygun zamanlı ve fiyatlı feribot
seferlerini önceden satın almanızı önermeliyiz.
Kamares'te gündoğumu |
Sifnos'a bir akşam üzeri büyük olasılıkla Mykonos çıkışlı olduğundan
astronomik ücretli bir feribot seferi ile ulaşıyoruz. Hakkını vermek
gerekirse, bu feribot diğerlerinden en az iki kat hızlı olduğundan bize en az
bir akşam kazandırmış oldu. Sifnos'un "chora"sı -aynı isimde olmasa da
Appolonia kasabası olduğu halde, biz feribot limanının yer alması ve denize yakınlığı nedeniyle Kamares'te kalmayı tercih ediyoruz.
Sifnos da, diğer Sikladlar gibi tarihçesi MÖ dört binlere uzanan ve
11.yüzyıldan itibaren İonya egemenliğine giren adalardan birisi. Antik dönemde
altın, gümüş ve bronz madenleri ile zenginleşen ada, kimilerine göre
hırslarının, kimilerine göre tanrılara yeterince adak adamamalarının, kimilerine göre ise de sadece deniz seviyesinin altına doğru ilerlemelerinin sonucu sular
altında kalan bu madenler nedeniyle üstünlüğünü kaybetmiş. Sifnos
zenginliğinin doruğa ulaştığı dönemde Attica'nın en önemli dini merkezi olan
Delphi tapınağında -yani Apollon'un korumasında- kendilerine özel bir hazine
binasında saklarlarmış servetlerini. Perslerle MÖ beşinci yüzyıldaki savaşlar
sırasında bir dönem Pers egemenliğine girmiş olan adayı Büyük İskender tekrar
özgürlüğüne kavuşturmuş. Bu adada da 16.yüzyıl sonrasında tüm yönetimi
adalılara bırakıp sadece vergi toplamakla yetinen Osmanlı dönemine ait bir eser görmek
mümkün değil.
Sifnos kelime anlamı olarak "çömlekçilik"ten geliyor gözükse de bazı
araştırmacılar ismin "lezbiyenleştirme" anlamı olduğunu iddia ediyorlar.
Özellikle Appolonia'da sanat eseri değerinde çanak çömlek ürünleri sergileyen
atölyeler de bulunuyor. Bugünün ekonomisi hemen tamamen turizm üzerine
kurulmuş gözüküyor.
Agia Georgios Kilisesi |
Sifnos, yılın hemen her gününe denk gelen 360 kilisesi ile Sikladların "en
dindar" adası olsa gerek. Hemen her taşın ve kayanın üzerinde, bir çoğu
münzevihane tarzında çivit mavisi kubbeleri ile Akdeniz mavisini yarıştıran
bir kilise görmek mümkün. Ancak eşsiz bir günbatımını seyretmek için Agios Symeon kilisesine kadar çıkmanız gerekiyor.
Agios Symeon'da günbatımı |
Adaları hakkıyla görmek için günlüğü 50-60 Euro'ya önceden rezerve
ederek araç kiralamanızı öneriyoruz. Özellikle yüksek sezonda müsait araç
bulmak kolay olmayabiliyor. Bu şekilde Mykonos'ta bir şezlong fiyatına, otobüs
saatlerine bağımlı kalmadan en panaromik noktalara ve en güzel, nezih ve
ücretsiz pilajlara ulaşmanız mümkün olacak. Özellikle Faros ve Poulati pilajları
hem adalı mutfakları hem güzel denizleri ile iyi vaikt geçirmeniz için ideal
alternatifler sunuyorlar.
Serifos
9-11 Ağustos
Artık dönüş yoluna girmenin vakti geldiğinden rotamızı kuzeye çeviriyor ve Serifos'a geçiyoruz. Sikladlar içinde antik dönemde en fakiri sayılan ada, Romalılar döneminde sürgün yeri olarak da kullanılmışken, günümüzde
turizmin geliri eşit paylaştırması ile diğer adaları yakalamış gibi. Serifos, Pers
savaşları sırasında Sikladlar içinde Serhas'a boyun eğmeyen tek ada olmasıyla
ayrı bir öneme sahip. Antik dönemden yirminci yüzyıla kadar adanın en önemli
geçim kaynağı demir cevheri madenciliği olmuş.
Serifos'ta kaldığımız süre boyunca şiddetli bir fırtına ile karşılaştığımızdan
deniz keyfi yapmak pek mümkün olmuyor. Adalararası denizlerde dolaşmakta olan denizcilere şans dilemek gerekiyor; hem de yaz aylarının tam ortasında çıkabilen fırtınalar yüzünden. Fırsat olduğunda feribot iskelesine en
yakın Paralia Livadakia kumsalı deniz keyfi yapmak için son derece güzel bir
alternatif sunuyor. Akşam saatlerinde ise
"chora"nın sıcaklığı etrafımızı sarıyor. Daracık sokaklarından tepeye doğru
tırmanırken karşımıza çıkan meydanlardaki kafe ve restoranlar hınca hınç turist
kaynıyor. Sadece bu birkaç meydanda tüm Çeşme'de rastlayacağınızdan daha fazla
turiste denk geleceğinizi söylersek abartmış olmayız. Tırmanmaktan erken
vazgeçmeyip tepeye varırsanız karşınıza çıkacak eşsiz bir Akdeniz manzarası
ile büyülenebilirsiniz Serhas'ın ordularının tırmanmaktan sıkılıp kuşatmayı
kaldırdıklarını düşünmeden edemiyor insan.
Syros
12 Ağustos
Serifos'tan sonraki durağımız, -sübvanse edildiğinden- 7 Euro'ya yaptığımız 4 saatlik feribot yolculuğu ile vardığımız günümüz Sikladlarının başkenti Syros. Syros'a açıkçası sadece Samos feribotuna ulaşmak amacıyla gelmiş olsak da, ayırdığımız tek bir geceden çok fazlasını hakettiği de bir gerçek.
Limandaki otelimize yerleştikten sonra gecenin ilerleyen saati olmasına rağmen kendimiz Ermoupoli'nin kordon boyuna atıyoruz. Hani gözü kapalı getirilmiş olsak kendimizi gerçekten Kordon'da sanabiliriz. Rıhtım boyuna demirlenen tekneler belki de İzmir'den tek farklı yönü Syros'un. Canlılık gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam ediyor. Reestoranlarda müzik eşliğinde Akdeniz mutfağının zengin çeşitliliğini deneyimlemeniz de mümkün.
Mermer döşeli sokakları ile Syros |
Yunan bağımsızlık savaşı döneminde (1820'lerde) yine dönemin neo-klasik tarzında inşa edilmiş Ermoupoli'de, diğer Siklad adalarında rastlanılan yapılarının tekdüze beyazlığı yerini gökkuşağının sıcak pastel tonlarına bırakıyor. Hemen her sokağının adanın yeniliğini ve zenginliğini sergilercesine mermer ve doğal taşlarla döşendiğini görüyorsunuz. Antik dönemde Sikladlar içinde önemli bir yer tutmayan adanın adı Syra imiş. Bu nedenle Homeros'un Odysseus destanında geçen olası tek Siklad adası olduğu düşünülüyor. Olası diyorum çünkü, bazı akademisyenler destanda geçen adanın Syra değil Syracusa (bugün Sicilya) olduğunu düşünüyorlar. Homeros'un, kahramanı Odysseus'u Turuva savaşı sonrası tüm Ege'den geçirirken, Sikladları neden "by pass" ettiği ise ayrı bir akademik araştırma konusu.
Artık Samos feribotu ile "eve" dönüş vakti geldi. Samos'ta ilk günden aklımızda kalan Pythagoria'da bir gece geçirdikten sonra bu sefer Sığacık üzerinden ülkemize giriş yapacağız.
Ender Şenkaya
Eylül 2024