World in my Viewfinder

16 Ağustos 2017 Çarşamba

HER ve Robo-Sapiens-Sapiens Üzerine


2017 hiçbirşey olamazsa da, yapay zeka tartışmalarının yılı olarak tarihteki yerini alacak gibi. Arthur C.Clarke ve Stanley Kubrick'in, HAL 9000'i kurguladıkları Bir Uzay Destanı 2001'in 50.yılında, en çok konuştuğumuz konu yine Yapay Zeka (AI). Bu tartışmaların göbeğinde, dört yıl öncesinden bir yapay zeka romantizmi örneği 'Her'e gözatmak istedik.


Bugünün AI tartışmalarına gelişimiz bir müddettir Hollywood tarafından hazırlanmaktaydı. 2013'te 'Her', 2014'te Alan Turing'in hayatı üzerine The Imitation Game ve yine tamamen Turing testi üzerine kurgulanmış Ex-Machina ile yapay zekalı olmasa da zekası zorlama ile yükseltilmiş Lucy, düşünen makineler ya da üst zekalar önündeki duruşumuzu sorgulamak üzerineydi. Bu tartışma bugün itibari ile, Musk ve Zuckerberg gibi en inovatif beyinlerin çarpışmasına dönüşmüş durumda.

Daha önce, Turing testi -ben ona Robo-sapiens-sapiens testi de diyorum; yani düşündüğünü düşünen robot :)- ve Ex Machina'daki öz farkındalık üzerine bazı fikrilerimizi bu sayfalarda sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de, Ex-Machina'nın bir yıl öncesinde çekilmiş Her (Aşk olarak çevrilmiş Türkçeye) filmi ile yapay zeka-insan ilişkisine devam edelim. Geç seyredilen filmlerin bazen yorumlamada avantajı olabiliyor. Düşündüğünü düşünmesinden başka, varlığına dair bir kanıta inanmayan ve insanların aslında birer makina olabileceklerini hayal eden Descartes, bugün yaşasaydı sanırım bu tartışmalara "hala mı?" diye kızabilirdi.

Doğru, film bir aşk hikayesi, ancak isminin "Aşk" olarak çevrilmesi son derece absürt. Yazımıza HAL 9000'den (Bir Uzay Destanı) bahsederek başlamamızın bir nedeni var. Kubrick ve Clarke, HAL'nin açılımını biraz zorlama ile Heuristically programmed ALgorithmic Computer (yani Etkileşimli programlanmış algoritmik bilgisayar) olarak veriyorlardı. Bazı yorumcular göre ise, filmin gizli sponsoru IBM'in harflerinin bir öncekilerinin birleştirilmesinden başka birşey değildi. HAL'in en sıradışı özelliği, heuristic yani etkileşimli olması. Bu açıdan bakıldığında kanımca 'Her'ün tek anlamı Heuristic'in kısaltması olabilir. Çevirenler bu göndermeyi anlasalardı, filmin Türkçe adını Etki olarak koyarlardı sanırım.

Eşinden boşanmak üzere, yalnız bir adamdır kahramanımız Theodore Twombly. İçindeki boşluğu, başkaları adına yazdığı mektuplarla hayatını kazandığı işi vasıtası ile kısmen de olsa doldurabilmektedir. Böyle bir dönemde, piyasaya yeni sürülmüş etkileşimli işletim sistemini bilgisayarına yüklemesi ile monoton hayatı renkleniyor, Theodorun. Bir kablosuz kulaklıkla (Apple ear-pod'ları çıkarmadan üç yıl önce) bilgisayarı ile iletişim kurarken, artık hislerini ve istediklerini anlayıp, ona en mutlu olacağı şekilde cevap veren bir SES vardır hayatında. Tabii burada, iç gıcıklayıcı sesin Scarlett Johansson'a ait olduğuna ilişkin bir parantez açmakta fayda var.

Theodore'un mutluluğu... 
Ex-Machina'da seksi robot Ava'nın yaratıcısı Nathan'ın dediği gibi; "içinde cinselliğin bir an bile olmadığı bir etkileşim olamaz". Yani AI yaratıcıları, insan-makine etkileşimini güçlendirmek için işin içine cinselliği bir şekilde katıyorlar. Theodore ile Samantha'nın ilişkisi de bu yönde giderek duygusallaşarak ilerliyor. Theodore ilişkiyi o kadar içselleştiriyor ki, artık Samantha'yı diğer arkadaşları ile görüşmelerinde partneri olarak yanında götürmeyi bile yadsımıyor, gerçek ilişkileri ise yüzeysel bulmaya başlıyor. Yapay bir zeka, kısa sürede insanın vazgeçmesi güç bir parçası haline geliveriyor. Yüzyılın başında yalnız insanların tutkusu haline gelen "chat odaları", form değiştirmiş halleri ile karşımızdadırlar. Bugünün tartışmaları da yapay zekanın insan ile etkileşiminde nereye kadar gideceği üzerine değil mi?

Hiçbir mutluluk sonsuz olmayacağı gibi, Theodorun'ki de uzun sürmeyecektir ama. Samantha'nın kendisi ile tanıştırdığı başka bir yapay zeka programından sonra, kendi yapay zekasını da kıskanmaya başlayacaktır. Kıskanç ve egosu şişkin HAL 9000'in anti tezi, değil mi?  İşler, yalan söyleyemeyen Samantha'nın aynı anda yirmi küsur bin kişi ile görüştüğünü, ve bunlardan birkaç yüzü ile benzer özel bir ilişki yaşadığını öğrenmesi ile yıkıcı hale gelecektir. Bu duygusal yıkıcılığın, Frank Herbert'in başyapıtı Dune'da öngördüğü, SES'in yıkıcılığından ayrıştığını ilave edelim. Yeteri kadar "spoiler" verdik. Filmin sonunu da anlatmayalım. 

Bugünkü yapay zeka tartışmaları daha çok yapay zekanın insan için fiziken zararlı olup olamayacağı üzerine odaklanıyor. 'Her', olayı duygusal zararlara taşıyan yönünü irdeleyerek getirdiği farklı bakış açısı ile diğerlerinden ayrışıyor. En iyi senaryo Oskarını boşuna vermemişler yani.

Tüm bunlardan sonra, umarız Siri'yi Scarlett Johansson'a seslendirtmezler :)

Ender Şenkaya


Ağustos 2017